“Robotlara ilgi duyma eğilimi” olarak tanımlanan dijiseksüelite, tüm dünyada yayılan bir trend olarak dikkat çekiyor. İşin en tehlikeli boyutunun bu tarz eğilimlerin özellikle ilişkilerde sorun yaşayan ve yalnız olan gençler açısından cazip bulunması ve giderek daha fazla taraftar toplaması olduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu yeni trendin aile kavramını tehdit ettiğini, devlet kurumları ve STK’ların iş birliği içinde, aileyi destekleyici ve koruyucu politikaların geliştirmesi gerektiğini vurguluyor.
MEDYA21– Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, önümüzdeki yakın dönemde aile ve evlilik kurumuna yönelik ciddi tehdit oluşturabilecek yeni trend, dijiseksüelite ilgili açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, günümüz dünyasında ailenin konumunun hızla değişmekte olduğunu dile getirerek rollerin, işlevlerin ve yapısal faktörlerin yeniden inşa edildiğini vurguladı.
Prof. Dr. Süleymanlı, “Bu değişim sürecinde denge ve istikrar konusunda ciddi sorunlar yaşayan aile kurumu, pek çok toplumda evliliklerin bir kısmının boşanma ile neticelenmesine ya da toplumda evliliğe ilişkin algların değişmesine yol açmaktadır. Aile ve özellikle evlilik kurumunu tehdit eden konular arasında “solo yaşam” kavramıyla tanımlanan tekil yaşamların giderek daha çok aile yaşamına tercih ediliyor olması veya tek ebeveynli ailelerin çoğalması gibi konular yer almaktadır” dedi.
DİJİSEKSÜELİTE
Dijiseksüeliteyi “insanların kendi türlerinden ziyade robotlara yönelik cinsel ve iletişimsel yönden istek duyarak onlarla birliktelik kurmayı tercih etmeleri” şeklinde tanımlayan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, bu tür insanlar için literatürde “dijiseksüel” veya “roboseksüel” ifadelerinin kullanıldığını belirtti. Prof. Dr. Süleymanlı, İngiliz yapay zekâ uzmanı David Levy’nin 2007 yılında yayınladığı “Robotlarla Aşk ve Seks” isimli kitabında, 2050 yılında robotlarla ilk evliliğin yapılabileceğini öngördüğünü söyledi.
ROBOTLARA ÂŞIK OLAN DA VAR, EVLENEN DE
David Levy’nin bu öngörüsüne ilişkin örneklerin günümüzde bazı ülkelerde görülmeye başlandığını söyleyen Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şu örnekleri verdi:
“2016 yılında Lilly isminde bir Fransız kadın, 3D yazıcı vasıtasıyla üretilen InMoovator isimli robotuna âşık olduğunu ve onunla evlenmek istediğini dile getirmiştir. Bundan bir sene sonra ise Jiajia Zheng isimli Çinli bir yapay zekâ uzmanı, kendi yaptığı robotla dini bir evlilik töreni düzenleyerek ailesini ve arkadaşlarını da bu törene davet etmiştir. Yapılan açıklamalara göre genç adam, kendisine uygun bir kadın bulacağından umudu kestiği ve ailesinin baskılarından da usandığı için böyle bir eyleme yönelmişti. 2018 yılında Japonya’nın başkenti Tokyo’da bir okul yöneticisi olarak çalışan Akihiko Kondo, sanal dünyada 16 yaşında bir şarkıcı olan hologram Hatsune Miku ile hatta kuyumcudan yüzük alarak ve evlilik sertifikası oluşturarak evlenmesi yine tüm dünyada infial uyandıran benzer örneklerden biri. Örneklerden de anlaşıldığı gibi bu tür birliktelik “dijiseksüel devrim” adıyla özellikle tüm dünyada sayıları giderek artan yalnız ve ilişki kurmakta zorlanan insanların alternatif bir seçeneği olarak görülmekte veya böyle sunulmaktadır.”
İNSAN ROBOT EVLİLİĞİ
Kadın veya erkeğin cinsel ilişki ve duygusal doyum için insanı değil de robotu tercih etmesinin birçok kavramı yeniden tanımlanmasının gerektirdiğini dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, bu kavramların en başında ailenin geldiğini vurguladı.
Bu durumun gelecekte önemli sorunlara yol açabileceğini kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, sözlerine şöyle devam etti: “Bir insanla bir robotun evliliği mümkün müdür? Bu evlilikle birlikte evlat edinmek istemeleri nasıl karşılanmalıdır? Yoksa robot çocuklar imal mı dilecek? Öte yandan robot olan ebeveynin çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılayabileceği düşünülebilir mi? Belki de en önemlisi bir insanla ilişkiyi tercih etmeyen anne ya da baba, çocuğu ile sağlıklı bir ilişki kurabilecek midir? Kimliğimiz bu süreçte nasıl değişecek, yeni ahlak ve ahlakın normları ne olacak? İnsan bedeninin nesneleştirilmesi üzerine inşa edilmiş, insan ruhunun, bedeninin ve duygularının bütünlüğünü görmezden gelen yeni bir bedensellikten bahsedebilir miyiz?”
İSTİSMAR EDİLENLER
Demografik, etik ve diğer birçok açıdan genel olarak insanlığın geleceği için büyük bir tehlike oluşturan bu duruma ilişkin hukuki, dini ve felsefi sorgulamaların günümüzde başladığını aktaran Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, tartışmaların çoğunun robotların eksik kalacağı noktalar üzerine yoğunlaştığının altını çizdi.
Bu durumun bile insanın ne kadar büyüklenen ve hak sahibi bakışla yaklaştığını anlatan Prof. Dr. Süleymanlı şöyle devam etti: “Şimdiye kadar, kullanıcıların kafasında robot partnerlerini onların kullanıyor veya istismar ediyor olmaları ve her zaman robotların ikincil bir konumda olacakları yönündedir. Oysa tarihten de bildiğimiz gibi, istismar olunanlar bir süre sonra istismar eden konumuna gelebilirler. Bunu sıradan bir nesne olan bilgisayarların ve akıllı telefonların, bugün yaşamımızda asla vazgeçemeyeceğimiz bir cihaz haline gelmelerinden gözlemleyebiliyoruz. Nitekim günümüzde artık insanlarda bu tür akıllı cihazlardan uzak kalamama duygusu, uzak kalındığında iletişim kopukluğundan kaynaklı korku duyulmasının problem haline gelebileceği psikolojik bir rahatsızlık oluşturmaktadır. Yeni bir bağımlılık türü oluşmuş durumda. Belki yakında aramızda robotlara zihinsel olarak bağımlı hale gelen birçok insan olacak. İnsanların robota benzetilmeye çalıştığı bu çağda robotlara da insani özellikler yüklenmeye çalışıldığı akıllardan çıkmamalıdır.”
AİLEYİ DESTEKLEYİCİ VE KORUYUCU POLİTİKALAR
İşin en tehlikeli boyutunun bu tarz eğilimlerin özellikle ilişkilerde sorun yaşayan ve yalnız olan gençler açısından cazip bulunması ve giderek daha fazla taraftar toplaması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı şu tavsiyelerde bulundu:
“Bu tarz robotları üreten şirketler de yapay zekâ odaklı yeni ürünler tasarlayarak cazibe alanını daha da genişletmektedirler. Aile ve evlillik kurumunu, hatta insanlığın geleceğini birçok yönden tehdit eden bu tarz eğilimlerin önüne geçebilmek için toplumbilimcilerin, devlet kurumlarının ve STK’ların iş birliği içinde, aileyi destekleyici ve koruyucu politikaların geliştirilmesi insanlığın geleceği açısından son derece önemlidir.” HABER MERKEZİ