DÜĞÜN DEĞİL BAYRAM DEĞİL ENİŞTEM BENİ NİYE ÖPTÜ… |
Herşey CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir video ve ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubunda ‘helalleşme’ adı altında yaptığı ‘Kadınların inançlarını istismar ettiğiniz yeter’ çıkışı ve ardından ‘Kamuda Başörtüsü Serbestliğini’ içeren yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmasıyla başladı.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da, vay sen misin benim alanıma giren, başörtüsünü benden başka kimse konuşamaz dercesine bu çıkışı ‘pas’ olarak gördü ve ‘golü’ atmak için anayasa değişikliği için referandum önerdi. Direk anayasa değişikliği için 400, referanduma gitmek içinde ise 360 oya ihtiyaç bulunuyor. Mecliste ise, karşımıza şöyle bir tablo bulunuyor:
Adalet ve Kalkınma Partisi 286, Cumhuriyet Halk Partisi 134, Halkların Demokratik Partisi 56, Milliyetçi Hareket Partisi 48, İYİ Parti 37, Türkiye İşçi Partisi 4, Demokrat Parti 2, Memleket Partisi 2, Büyük Birlik Partisi 1, Demokrasi ve Atılım Partisi 1, Demokratik Bölgeler Partisi 1, Saadet Partisi 1, Yenilik Partisi 1, Zafer Partisi 1 ve Bağımsız Milletvekili 5 olmak üzere toplam 580 sandalye.
AK Parti ve ortağı MHP’nin sandalye sayası 334. Yani en azından referandum için 26 sandalyeye daha ihtiyaçları var. AK Parti ve ortağının meclisteki tablo göz önünde bulundurulduğunda bu desteği bir tek yerden alabildiğinde gerçekleştirdiğini görüyoruz. O da seçim stratejisini üzerine kurduğu, ‘terörist’ ya da ‘HDP=PKK’ dediği Halkların Demokrasi Partisinden.
Bunun için AK Parti, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığında oluşturduğu bir heyetle, HDP’nin kapısını çalarak destek istedi. Aslında normal bir ülkede olması gereken buydu. Fakat AK Parti ve MHP iktidarı döneminde tüm belediyelerine kayyum atanan, başta eski Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere binlerce siyasetçisi ile partilisi tutuklanan, siyasi faaliyetleri engellenen, parti binalarına bile girilmesine izin verilmeyen bir ortamda HDP bu desteği verir mi, vermeyeceği kanaatindeyim. En azından Diyarbakır sokaklarını dolaşıp vatandaşlarla konuştuğumuzda bunu anlayabiliyoruz.
Bu gelişmeye AK Parti içinden de farklı tepki geldi. Mehmet Metiner, Şamil Tayyar gibi isimler, ‘terörist dediğiniz bir partiyle görüşmeniz yanlış’ derken, Orhan Miroğlu, bu görüşmenin HDP için bir fırsat olduğunu ve bunu tepmemesi gerektiğini söyledi. Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri ise, ‘Gidilmesi değil gidilmemesi abestir. Legal bir parti, kanunlara göre kurulmuş. TBMM çatısı altında faaliyet yapıyor, grubu var. Onların da desteğine ihtiyacımız var’ ifadelerini kullandı.
İlginçtir, AK Parti’den böyle tepkiler yükselirken, MHP’den şimdiye kadar bir ses çıkmaması herkesi şaşırtıyor. O zaman akıllara şu söz geliyor; düğün değil bayram değil eniştem beni niye öptü. Sahi niye öptü. Bunun birden fazla nedeni var elbette. Bir çırpıda aklımıza ilk gelenleri şöyle sıralayabiliriz.
-Ağır ekonomik koşullar nedeniyle iktidarın sürekli oy kaybetmesi ve yeni destek arayışı.
-Bu tarihi seçimde kilidi açacak partinin HDP olduğunu çok iyi bilmesi.
-Millet İttifakına daha yakın duran HDP’yi bu ittifaktan uzaklaştırmak.
-Yerel seçimlerde Abdullah Öcalan’ın mektubu, kardeşi Osman Öcalan’ın TRT Kurdi’ye çıkarılmasının Selahattin Demirtaş kadar etkili olmaması.
-HDP’nin kapatılması halinde ne kadar bilinçli olduğunu önceki seçimlerde gösteren seçmeninin daha güçlü bir şekilde muhalefete yönelme olasılığı.
-HDP’lilerin açılım süreçlerinde kandırıldıklarına inandıkları için daha temkinli yaklaşmaları.
Herkes kendine göre bu listeyi uzatabilir. Burada önemli olan Millet İttifakının tutumu. Eğer Millet İttifakının şahinleri, en azından MHP gibi susmayıp HDP’ye saldırmaya devam eder ve Cumhur İttifakının dolduruşuna gelirse tek başına kazanması zor. HDP’nin hiçbir ittifaka destek vermemesi halinde Cumhur İttifakı aradan çıkıp kazanabilir. Görünen o ki Millet İttifakı gerçekçi politikalar oluşturmadığı takdirde kaybeden taraf olur. O zamanda eniştenin niye öptüğünü görürler, görmesine ama çok geç kalırlar.
Son olarak bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Maşallah, mecliste bin 700 fezleke olduğunu duyduk. Yani vekil başına 3 dosya düşüyormuş. Bu konuda da dünyada ilk sıralarda yer almayı başardık. Ha bu fezlekelerin içinde ‘rüşvet, tecavüz, kaçakçılık, cinayet, hırsızlık’ önemli yer tutması ise düşündürücü…
Sevgiyle kalın