UYUŞTURUCU MESELESİNİ CİDDİYE ALMALIYIZ…

Hak, hukuk ve adalet konusunda tam anlamıyla sistemini oturtamayan, gelişimini tamamlayamayan ülkeler arasında yer alan Türkiye, gündemi her an değişebilen ve her an farklı olayların yaşanmasına müsait bir ülke. Dolayısıyla ülkenin geleceği açısından çok önemli konuları ele almadan, üzerinde kafa yormadan tozlu raflara kaldırıyoruz.

Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği uyuşturucu ile ilgili konuydu. Kılıçdaroğlu,‘Her şey bu iktidarın ekonomiyi bitirmesiyle başladı. O kadar müsrifçe harcadılar ki beytülmale el atacak, el uzatacak hale geldiler. Hazineyi boşalttılar, ekonomiyi çökerttiler, tüm kaynaklar tükenince de iktidarda kalmak için çok kirli bir oyuna girdiler. Bu oyun neydi sevgili halkım? Her türlü kara paranın ülkeye girmesine göz yumdular. (Getir, nereden getirirsen getir, kaynağını sormayacağım) dediler ve bu kirli parayı yani milyar dolarları, yani uyuşturucu paralarını Türkiye’nin cari açığının finansmanında kullandılar’ dedi ve kıyamet koptu.

Bu iddia üzerine uyuşturucu operasyonları arttırıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bursa’da 110 uyuşturucu satıcısına yönelik operasyonla ilgili açıklama yaparken, Avrupa’da uyuşturucunun serbest olduğunu öne sürdü, ‘Haftada ortalama 5 bin uyuşturucu satıcısını veya imalat yapanı gözaltına alıyoruz. Daha dün Diyarbakır’da bin 900 kilonun üzerinde esrar ele geçirildi. Gençlerimizi bu illete bulaştırmaya çalışanlara müsamaha göstermeyeceğiz’ diyerek tartışma yaratan o açıklamaya imza attı.

Ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ‘Bugün cezaevlerinde yaklaşık 330 bin tutuklu hükümlü var. Bunun 3’te 1’i uyuşturucuyla ilgili suçlardan tutuklu veya hükümlü olanlardan oluşuyor’ söylemi işin tuzu-biberi oldu.

Türkiye uyuşturucu konusunda her zaman tartışılan ülke oldu. Hatta bir dönem  Avrupa’da ülke haritası ve bayrağı üzerine uyuşturucu şırıngası bile konuldu. Meslek hayatımda birçok uyuşturucu operasyonu izledim, haberleştirdim. Van’da Hürriyet ve ardından Anadolu Ajansında muhabirlik yaptığım dönemlerde uyuşturucu haberleri neredeyse rutinimiz haline dönüşmüştü. Her gün ya polis, ya da jandarmanın uyuşturucu operasyonlarını haberleştiriyorduk. Kimi zamanda meslektaşlarımla bu operasyonları takip ediyorduk.

Sanırım 1993 sonbaharıydı. Meslektaşlarımla jandarmanın Başkale ilçe kırsalındaki bir uyuşturucu operasyonuna katılmıştık. Çatışmaların yoğun olduğu bir dönemdi. Operasyon kırsalda ve dağlık alanda olacağı için de riskliydi. Yola çıkmadan önce alan ve operasyon esnasında uymamız gereken konular hakkında bilgilendirildikten sonra zorlu bir yolculuk sonucunda bir harabenin olduğu taşlık alana geldik. Operasyon başladı. Jandarmalar alanda birkaç çuvallar içinde uyuşturucu buldu. 1 tona yakın esrar ele geçirilmişti. Operasyonu idare eden komutan bir anda ‘eyvah ‘ diyerek ‘bu yemdi’ dedi. Hepimiz şaşkın bir halde komutana dönerek, ne olduğunu anlamaya çalıştık.

Komutan, ‘Esrar para etmez. Çok ucuz. Bunun yem olarak kullanıp bizi buraya yönlendirip, diğer taraftan belki de bunun kadar eroini götürdüler.’  Bizler komutana ‘Yem için bu fazla değil mi?’ diye sorunca da ‘Arkadaşlar biliyorsunuz Afganistan, Pakistan ve İran üçgeni (Altın Hilal) diye adlandırılır. Ama Yüksekova, Van güzergahı da (Altın Yol) olarak bilinir. Şöyle ki, eroin kalitesine göre İran’da 3 bin 500 ile 4 bin 500 Alman Markı, Yüksekova’da 5 bin ile 5 bin 500 Mark, Van’da 6 bin ile 7 bin Mark, İstanbul’da 11 bin ile 15 bin Marka satılıyor. Başta Hollanda olmak üzere Avrupa ülkelerinde ise 22 bin ile 25 bin Alman Markına satılıyor. Yani anlayacağınız çok büyük paralar dönüyor bu alanda. Fakat ne yazık ki, geçiş güzergahı üzerinde bulunan bu bölgenin birçok yerinde neredeyse narkotik şube bulunmuyor. Varın siz anlayın’ demişti.

Biz anladığımızı anlamıştık. Çünkü bu kadar büyük rantın döndüğü bir alanda devletin içindeki bazı güçlerin kayıtsız kalmadığını ve bu kirli paradan payına düşeni bir şekilde aldığını sağır sultan biliyordu. Sonraki yıllarda bazı üst düzey yöneticilerin uyuşturucuyla yakalanması veya uyuşturucu baronlarıyla işbirliği sonucu gözaltına alınmasını haberleştirdiğimizden biliyoruz.

Bugün durum farklı mı, HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun’un Meclis araştırma önergesi öyle olmadığını gösteriyor. Tosun, ‘Ne kadar işsiz çocuk varsa bu işe bulaşıyor. Bu çocukları torbacı yapıyorlar. Onlar da hem satıyor hem de kullanıyor. Çünkü kolay para onlar için.

Maalesef Diyarbakır’da madde kullanımının 10 yaşa kadar düştüğü, çetelerin büyüdüğü ve silahlandığı iddia edilmektedir. Yine dava dosyalarında madde kullanımına ilişkin dosyalarda artış yaşandığı ve yargılandığı davanın duruşmasına madde kullanarak gelen yurttaşların olduğu da ifade edilmektedir’ diyerek durumun vahametini ortaya koyuyor.

Uyuşturucu, başta fuhuş olmak üzere her türlü mafya ve oluşumun anasıdır. Dünden bugüne baktığımızda bu kadar büyük kirli paranın döndüğü alanda dün neredeyse büyük bölümü dışarıya giden uyuşturucunun, şimdi içerde kaldığını görüyoruz. Zaten yetkililerin beyanları da bunu doğrular nitelikte. Sürekli büyüyen bu tehlikeyi ciddiye almadığımız takdirde, geleceğimiz olan gençleri kaybetmekle kalmayıp, ülkemizi de kaybederiz. Öyleyse uyuşturucu meselesini  ciddiye almalıyız.

Sevgiyle kalın.

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir