MEDYA21– Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde bir araya gelen Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Günay, toplanan MYK’de demokrasi ve barış isteyen tüm kesimlerin müdahil olacağı bir direniş hattının gerekliliği üzerine önemli değerlendirmeler yapıldığını aktardı.
Sözlerine AKP’nin tek başına iktidar olma şansını yitirdiği 7 Haziran seçimlerini hatırlatarak başlayan Ebru Günay, “Bugün 7 Haziran. Biliyorsunuz, 7 Haziran günü bu ülkede Cumhuriyet tarihi boyunca, kimliği, talepleri ve hatta varlığı inkâr edilen milyonlarca yurttaşın iradesini siyaset sahnesine taşıdığı günün yıldönümü. 7 Haziran 2015’te HDP yüzde 13,1 oy alarak 80 milletvekili çıkararak 12 Eylül darbesinden kalan seçim barajı yıkıldı” dedi.
‘MİLYONLARIN ZAFERİ’
İlk defa farklı hakların, kimliklerin ve grupların aynı partinin çatısı altında güçlü bir biçimde Meclis’te kendine yer bulduğunu ifade eden Günay, “Bu açıdan 7 Haziran Türkiye siyasi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Baskıcı ve otoriter siyasi geleneğe karşı demokratik siyasete dayalı bir geleceği kararlılıkla inşa etme gücünü gösteren milyonların beyanıdır. İnkara, asimilasyona, baskıya ve şiddete maruz bırakılan Türkiye halklarının barışı ve demokratik cumhuriyeti birlikte inşa etme iradesidir. 7 Haziran vesayete ve tekçi anlayışa karşı çoğulcu siyasetin başarısıdır. Başka bir Türkiye ve başka bir siyaset ve yaşam mümkün diyen milyonların zaferidir” dedi. Günay’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“7 Haziran aynı zamanda Türkiye toplumunun savaş siyasetine karşı barışı savunduğunun en açık kanıtıdır. Bu dönem toplumun her kesiminde Kürt sorunun barışa dayalı çözümünden demokratik cumhuriyetin inşasına kadar ciddi bir beklenti ve umut vardı. Bu açıdan 7 Haziran sadece Türkiye haklarının baharı değildi. Aynı zamanda baskı ve zora dayalı iktidarların alaşağı edilmesiydi. Ancak 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP iktidarı ülkeyi bir kez daha savaşa sürükledi.
BAŞKANLIK SİSTEMİNİN İNŞASI
Mafya-devlet-siyaset ortaklığında yaşanmış suçların ifşaatları bir kez daha AKP iktidarının savaşı adım adım yeniden nasıl devreye soktuğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü bizi büyüten barış bu zora dayanan iktidarın gücünü kırıyor. Suç ortakları açık biçimde ‘korku iklimi gerekiyordu’ dedi. Çünkü karşısında durduğumuz savaş politikaları ve baskıdan bu iktidar besleniyor. Böylece Suruç’ta Ankara’da, Antep’te, Diyarbakır’da bombaları patlattılar. Kentleri yıktılar. Paramiliter yapıları devreye soktular. Halkın iradesini yok sayarak 7 Haziran seçimini iptal edip bu korku ikliminde bir kez daha seçime gittiler. Kayyım rejimi inşa ettiler. İşte tek adam rejimi dediğimiz ‘Başkanlık Sistemini’ böyle bir iklimde inşa ettiler.
‘TEMEL SEBEP, KÜRT SORUNUNU ÇÖZÜMSÜZ BIRAKMAK’
Bugün de ortaya saçılan kirli ilişkiler, uyuşturucu ve silah ticareti, ülke içinde Kürt halkına yönelik 2014 ‘çöktürme planı’ çerçevesinde; ülke dışında ise özellikle Suriye’de yaşanan iç savaşa vekâlet çeteleri ile dâhil olmak ve Kürtlerin siyasal bir statü sahibi olmasını engellemek amacıyla gelişiyor. Bu iktidarın başta Suriye olmak üzere silahlı çeteler üzerinden Kürtlerin kazanımlarına karşı yürüttüğü topyekûn savaş ve çatışma politikaları ülkedeki çete düzenini tahkim ediyor. Yakın tarihte yaşananlar gösteriyor ki Kürt sorunu demokratik ve barışçı bir çözüme ulaşmadan, savaş ve çatışma konsepti son bulmadan, gayrı meşru ve hukuk dışı ilişkilerin, suç düzeninin, suçlular ittifakının ve çeteleşmenin sonu gelmeyecektir.
Son günlerde ortaya dökülen iktidar-mafya kirli ve çürümüş ilişkilerinin üzerinde yükseldiği zemine bakıldığında, temel sebebin Kürt sorununu çözümsüz bırakmak olduğu bir kez daha görülüyor.
KRİZLERE KARŞI ORTAK MÜCADELE
Bu düzen, aynı zamanda ekonomide kaynakları bir avuç yandaşa peşkeş çekme, sömürü ve rant düzenidir. Vurgunculuk ve yandaş beslemeciliğidir. Emekçiyi, işçiyi, esnafı, köylüyü, çiftçiyi, kadını, genci, emekliyi, işsizi yoksullaştırma, işinden ve aşından etme, bu düzenin sonucudur. Öte yandan AKP-MHP iktidarının Türkiye toplumuna en büyük ihanetlerinden biri de ekolojik kıyım politikalarıdır. Çevreyi, ekolojiyi ve doğayı tahrip etme ve talan etme anlayışının da somutlaştığı bu düzendir. İkizdere’den Hopa’ya, Salda’dan Munzur’a, Van Şêxan’dan Dersim gözelerine, Cudi’den Marmara Denizi’ne, Lice’den Kaz Dağlarına kadar doğaları bir avuç iktidar yandaşlarına peşkeş çekilen ve tahrip edilen, yaşam alanları yok edilen herkesin bir araya gelmesi ile çözüm yolu açılabilir. Bu mücadelede, karşımızda sadece AKP-MHP iktidarı değil, bu iktidarın da emrinde olduğu ‘komutan para’ ile de karşı karşıyayız.
Bu düzenden kurtulmak isteyen herkesi; işinin ve aşının peşinde olan emekçiyi, işçiyi, esnafı, çiftçiyi; tüm ekoloji hareketlerini, toprak ve doğa sevgisine sahip olanları ortak mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.
‘KALKMIŞ HDP’YE AKIL VERİYOR’
Türkiye siyaset sahnesinde HDP’nin dengeleri nasıl kurduğuna bizzat tanıklık ettiler. Programıyla, ilkeleriyle, tüzüğüyle HDP’yi iyi biliyorlar. Yine 7 Haziran’dan 31 Mart seçimlerine kadar Türkiye’de HDP’siz bir muhalefetin bırakın başarılı olmasını, dengeleri dahi etkilemediğini biliyorlar. Bunun farkında olan bir muhalefet partisi Genel Başkanı kalkmış HDP’ye aday çıkarması konusunda akıl veriyor! Öncelikle sizin aklınıza ihtiyacımız yok! HDP siyasetinin, ilkelerinin, programının, bileşenlerinin, halk desteğinin tarihi kökleri sizin boyunuzu aşar. HDP, devletin dehlizlerindeki çıkar çatışmaları sonucunda, gücü saman alevi gibi parlayıp sönen bir parti değil. HDP’nin kökleri mafya-devlet-siyaset üçgenine dayanmaz.
‘TÜRKİYE HALKLARI SİZLERE MECBUR DEĞİL’
Bu ülkede yüz yıldır baskı ve inkâr üzerine kurulan siyasi geleneğe karşı HDP 3. Yol’un ittifakıdır. Bünyesinde taşıdığı ve üzerine yükseldiği bileşenleri, bireyleri ve halk desteğiyle temel muhalefet merkezidir. Bu gelenek ve bu stratejik akıl toplumu savunan, halkın rızasını ve güvenini kazanmış bir aday çıkarabilir ve bu halk ne size ne de ittifakınıza ihtiyaç duyacaktır. HDP olduğu müddetçe Türkiye’de ne faşizmin ne de inkâr ve asimilasyonu benimsemiş zihniyetlerin amacına ulaşması imkânsızdır. Türkiye halkları sizlere mecbur değildir.” HABER MERKEZİ