MEDYA21– HDP eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 108 kişi hakkında açılan davanın üçüncü duruşmasının ikinci oturumu, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kars eski Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, Berfin Özgü Köse, Can Memiş ve Cihan Erdal’ın yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartı ile tahliyesine karar verildi. Avukatlar duruşmada, “Müvekillerimize her söz verdikten sonra bize de vermek zorundasınız” dedi. Mahkeme Başkanı “Avukatları dinlemiyorum” diyerek sorgulamaya devam etti.
Oturum, HDP’nin RTÜK Üyesi Ali Ürküt’ün sorgusu ile başladı. Ürküt, pandemiden dolayı avukatları ile görüşemediğini kaydederek ek süre talebinde bulundu.
Avukat Cihan Aydın, “2011’de atılan tweetlerle 2014’te yaşanan olaylar arasına nasıl bir iliyet bağı kurdunuz? 2900 müşteki koymuşlar önümüze. Aynı tarihler arasında yakılan yıkılan binlerce HDP binasına ilişkin bir tespitiniz ya da girişiminiz var mı? Hayır yok” dedi.
Avukat Sezin Uçar ise, “Dün avukat arkadaşımıza ‘mikrofonu kapatırım’ dediniz. O arkadaşımız AİHM kararını okuyordu. AİHM kararını tanımayan ender yargıçlardan birisiniz. Bizim tarafımızca reddedilen bir hâkimsiniz. Burası bir sınıf değil, siz de öğretmen değilsiniz. Savunma makamı olarak yargılamaya etkin olarak katılma hakkımızı kullanmak istiyoruz. Sizden söz istediğimizde, verilmesi gerekiyor ” diye konuştu.
Mahkeme Başkanı iddianamedeki sıralamaya göre sorguyu sürdürmek istedi. Tutuklu siyasetçiler, ek klasörlerin kendilerine tebliğ edilmediğini belirterek süre talebinde bulundu. Bülent Parmaksız söz alarak, savunma yapmayacağını ama birkaç söz söyleyeceğini ifade etti. Parmaksız, “Bugün 15 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişinin yıl dönümü. Örgütlenme bir haktır. Bu direniş insanlık için büyük bir kazanımdır.”
Alp Altınörs: Söz hakkımı kullanmak istedim buna engel olmamanızı istiyorum. Daha ayağa kalkmadan neden savunmama engel oluyorsunuz?” dedi.
Mahkeme Başkanı, “Söz hakkını kesmiyoruz. Sırayla veriyorum” derken, Altınörs, “E sırada ben varım!” yanıtını verdi. Avukatlar, “Müvekillerimize her söz verdikten sonra bize de vermek zorundasınız” dedi. Mahkeme Başkanı “Avukatları dinlemiyorum” diyerek sorgulamaya devam etti.
“NE GİBİ SUÇ UNSURU VARDIR?”
Can Memiş: Gizli tanıkların 2019’da verdiği ifadenin ardından 9 ay beklendi. Gözaltına alınmadan 4 gün önce bakan yardımcılarının katıldığı etkinliğe katılıyorum ama gözaltına alınmama sebep olan iddianamede suçlandığım konulara bak! O zaman neden beklediler? Soruşturmanın 2014’te açıldığını görüyoruz. İfadeler 2015’te alınmaya başlanıyor. Ben ise ifadeye 2017’de çağrıldım. Bu davada Murat Karayılan ile eş pozisyondaymışım gibi tutularak yargılanıyorum! Eskişehir’de Emek ve Demokrasi güçleri oturma eylemi yapmış ve savcı bunu delil olarak iddianameye koymuş. Oturma eyleminde ne gibi suç unsuru vardır?
Avukat Fikret İlkiz şu ifadeleri kullandı:
“CMK hükümlerine göre yapılması gerekenlerin dışında başka talebimiz yok. Can Memiş’e “MYK dışında başkaca bir göreviniz var mı?” diye sordunuz. Halbuki mahkeme heyeti olarak bu dosyayı çok iyi bildiğinizi söylediniz. Bu soruyu yanlışlıkla bile olsa soramazsınız.
Kişi temel hak ve özgürlerini korumaktan kaynaklanan temel yükümlülükleri yerine getiren bir iddianame yok. Tam aksine, hemen yetişmesi gerektiğine siyaseten inandıkları için böyle bir iddianame hazırlandı.
Bağırarak, çağırarak ‘avukatları dinlemiyoruz’ diyerek müvekkilimi kargaşa içinde sorgulamaya zorladınız. Usule ilişkin olan talepleri dinleyecektiniz ama sonra “savunmaları alacağız” dediniz. Biz hakikatlerin ortaya çıkması için savunma olarak her aşamada varız. Bizim anlamadığımız sorular sordunuz dünkü celsede. Diyorsunuz ki; ‘İstediğiniz rejim nedir, tweetlerin ölüme neden olabileceğini düşündünüz mü?” Yani düşüncenizi soruyorsunuz. Düşündüklerini soramazsınız. Zaten iddianame üzerinden düşündükleri yargılanıyor.
Berfin Özgü Köse: İddianamede şahsıma yönelik hiçbir itham bulunmamakta. Hakkımda iddianamede delil olmamasının sebebi bulunamamasından kaynaklı değil, bulunacak bir şey olmamasındandır. Benim suçlanmam için bir kanıta ihtiyaç yok mu? Ben siyaset yapma hakkımı kullandım. Kadınlar, çocuklar katledilirken buna duyarsız kalamazdım. Atılan tweetlerin şiddet çağrısı olmadığı AİHM kararında da ortaya konulmuştur. İddianameye delil olarak konulan ANF haberi aleyhte mi konuldu lehte mi? Çünkü habere bakınca şiddet çağrısı içermediği gayet açık. Bunu açıklamanız gerekiyor.
Av. Nuray Özdoğan: İsnat ettiğiniz suçlar tutuklu yargılamayı gerektirmiyor; müebbet hapis talep ediyorsunuz! Burada adil bir yargılama süreci görmüyoruz. 8 aylık tutukluluğun somut gerekçesi olması lazım ama bu gerekçeler oluşmadı. Yargı mensubu eliyle delil yaratılarak oluşturulmuş bir dosya ile karşı karşıyayız ve bunun delili var. Bu dehşet verici bir durumdur. Avukat Mehmet Horuş: 12 Eylül’de yapılanla burada yapılan arasında hiçbir fark yoktur. Burada adeta bir ara rejim yargılaması yapılıyor.
Cihan Erdal: Gözaltına alındığım ilk günden bugüne desteklerini esirgemeyen herkese teşekkür ederim. “Söz konusu olan hissetmek değil, beraber hissetmektir.”
Etrafımızda iyilik çemberi oluşturan, başkasının üzerine titreyen herkese iyiki varsınız demek istiyorum. 19 Eylül 2014’te Demirtaş’ın HDP sitesinde yayınlanmış bir açıklamasını Facebook’ta paylaşmışım. Haberin içeriğinde de suç teşkil edecek bir şey yok. Bu nasıl benim 37 kez müebbetle yargılanmama neden oluyor? Erdal sözlerini şöyle sürdürdü:
“HDP MYK toplantısına biri dışarıdan gelecek, girecek kimse ‘hayrola kardeşim’ demeyecek! Bu ancak vasat bir dizi senaryosu olur. Katıldığım toplantılardaki gözlem, bunu söylememi zorunlu kılıyor.
O dönemin MYK’sını şöyle tarif edebilirim; “Bir liberalle bir sosyalistin, bir muhafazakarla bir LGBTİ’nin aynı masada durduğu, temsil ettiği bir birliktelikten bahsediyorum. Aralarında menfaat olmayan bir MYK”. Ben de orada kendi kimliğimle yer aldım. Genç, Yeşil Sol Parti’den gelen bir insan, bir LGBTİ aktivisti olarak HDP MYK’sında yer aldım. HDP’nin Türkiyelileşme aksına katkıda bulunmaya çalıştım. İnanıyorum ki birbirini önyargısız dinleyen yurttaşlar, ülkenin kaderini yok sayılanlar lehine değiştirebilir.
Hukuka ve vicdana sığan bir süreç mi yaşıyoruz? 6-8 Ekim’den 14 ay sonra emniyetten aranıyorum ve ertesi gün gidip ifademi veriyorum. Tam 6 yıl sonra bir baskınla evden gözaltına alınıyorum. Yeni bir delil, makul şüphe olarak değerlendirilebilecek hiçbir şey yokken!”
Av.Arif Ali Cangı: Avrupa Komitesi 22 Haziran’da toplanacak ve AİHM kararı uygulanmadığı için tedbirler alınacak. “Biz yapmadık onlar yaptı” diyecek bir haliniz olmayacak. Hukukun geleceği açısından, birbirinizin yüzüne bakacak halinizin kalması için AİHM kararını uygulayın. IŞİD gibi tecavüzcü, barbar örgütün yaptığı saldırılar sırasında bütün dünya ayağa kalktı. 1 Kasım Dünya Kobanî Günü ilan edildi. Kobanî bir kriminal suç değildir, bunu görün.
Av. Levent Pişkin: 2015’ten önce biz iddianamedeki sahte delilleri tartışırdık, 2015’ten beri “bir iddianame yok” diyoruz. Burada bir iddianame yok, bu bir polis fezlekesi. Fezleke iddianameye dönmüş, polis savcıya talimat verir hale gelmiş. Sizin burada yargılandığınız HDP’nin çokluğudur. Türkiye’deki tektipleşmeye hizmet eden bir yargılamadır bu. “Siyaset mahkeme salonuna girerse adalet oradan çıkar”. Adalet oradan çıkmasın diye mücadele ediyoruz. ANF sitesine girilmiş “Figen Yüksekdağ” yazılarak aratılmış, çıkan bütün haberler iddianameye eklenmiş. Müvekkilim Cihan Erdal’ın üç paylaşımı 2019 tarihine ait. Kuantum fiziği dahi bunu açıklamakta zorlanacak. Bu paylaşımların 2014’te meydana gelen olaylara nasıl etkisi olduğu anlaşılmamaktadır.
Daha sonra Ayhan Bilgen, Berfin Özgü Köse, Can Memiş ve Cihan Erdal’ın yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartı ile tahliyesine karar verildi.
Kaynak: T24