HDP’NİN TERCİHİ…

Yeni seçim sisteminde ne tek başına Cumhurbaşkanlığını, ne de tek başına Meclis çoğunluğunu elde etmek yetmiyor. Dolayısıyla bu yeni sistemde tamamen söz sahibi olabilmek için hem Cumhurbaşkanlığını, hem de Meclis çoğunluğunu kazanmak şart. Birinden birinin eksik olması demek topal ördeğe benzeyeceğinden iktidarda, muhalefette her iki seçimi kazanmak amacıyla kartları yeniden karıyor. Yeni sisteme alışan iktidar, sistemin devamı, muhalefette parlamenter sisteme dönüş gayesiyle tüm gücünü ortaya koyuyor.

Liderler grup toplantılarında ve meydanlarda artık seçime endeksli konuşuyor, iktidar için vaatte bulunuyor. Büyüklü-küçüklü tüm siyasi parti liderleri bir taraftan ittifak içinde en karlı kazanımı elde etmenin yollarını ararken, bir yandan oylarını nasıl arttırabilirim hesaplarını yapıyor.

Seçimin favorisi hiç kuşkusuz tüm otoriteler tarafından iktidardaki Cumhur İttifakı ile muhalefetteki Millet İttifakı olarak görülüyor. Ancak asıl belirleyici olacağın her iki ittifakın dışında kalan ve HDP ile birlikte 5 sol partinin oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı ile dışarıda kalan küçük partilerin birleşmesiyle oluşturulacak yeni bir ittifakın yüzde 7 barajını geçme olasılığı olacaktır.

HDP hakkında açılan kapatma davası henüz sonuçlanmadı. İktidar bunu elinde bir koz olarak tutuyor. Bir taraftan HDP ile Millet İttifakını bir arada göstererek, Millet İttifakını ‘terör destekçileri’ ile birlikte göstermek için propaganda yapıyor, bir taraftan da HDP’nin olası desteğini alabilme adına kapıyı aralıklı bırakıp, son dakikaya kadar hesap yapıyor.

Aslına bakarsanız HDP’nin tavrı net. Bunu yerel seçimde de ortaya koydu. Tercihini iktidardan yana değil, muhalefetten yana kullanarak, muhalefeti yerel yönetimlerde iktidara taşıdı. Fakat muhalefet yani 6’lı masa, bırakın HDP’ye teşekkür etmeyi, özellikle içindeki sağ partiler tarafından iktidardan daha fazla eleştirildi, iktidardan daha fazla ‘terör’ ile ilişkilendirildi.

Peki 6’lı masanın bu tutumu HDP ve seçmeninde ne gibi bir etki yaratıyor. Bunun için elimde bir anket sonucu veya bir veri yok. Ancak bir gazeteci olarak bölgede seçmenle yaptığı konuşmalardan ve yaptığım gözlemlerimden edindiğim bilgiye göre, HDP’li seçmenin büyük çoğunluğu 7 Haziran-1 Kasım 2015 seçim dönemini unutmamış ve ne şartla olursa olsun iktidara destek olunmaması gerektiğini söylüyor. Bir kısım seçmen, hiçbir ittifaka destek verilmemesi gerektiğini ve üçüncü yolun mümkün olduğunu ifade ederken, bir bölüm seçmende kesin güvence altına alınacak kazanımlarla hangi ittifak olursa olsun destek verilebileceği yönünde görüş bildiriyor.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın yaptığı son açıklamalar, gözlem ve edindiğim bilgileri doğrular nitelikte. Sancar, medyada yer alan açıklamalarında kurdukları Emek ve Özgürlük İttifakı ile bulundukları her yerde halkın sesine kulak verdiklerinin altını çizerek şu tespitlerde bulundu:

‘Yolumuzu masa başında ve parti merkezinde belirlemiyoruz. Politikalarımızı halkla istişare ederek, halkı dinleyerek, onlarla sürekli etkileşim içinde kalarak oluşturuyoruz. Bundan sonra da bütün temel konularda aynı politikayı izlemeye devam edeceğiz. Emek ve Özgürlük İttifakı büyüyecektir. Önümüzdeki en önemli hedef, bu ittifakı en geniş kesimlere; ezilenlerin, sömürülenlerin, yok sayılanların, ötekileştirilenlerin tümünü kapsayacak bir genişliğe ulaştırmaktır.’

İttifaklara da değinen HDP EŞ Genel Başkanı Sancar, ‘Emek ve Özgürlük İttifakı, diğer iki ittifaktan da çok temel noktalarda ayrışmaktadır elbette. Adı üzerinde, emekten yana bir düzen ve özgürlükçü bir yaşam inşa etmek için yola çıkmıştır. Diğer ittifaklar, Cumhur İttifakını söylememe bile gerek yok. Cumhur İttifakının ve onun iktidarının yarattığı çöküşü örneklerle anlatım, Altılı Masanın şu ana kadarki çalışmaları ile ilgili değerlendirmeleri halkın takdirine bırakıyoruz. Ama temel konularda ikna edici güçlü bir alternatif sunma noktasında yetersiz kaldığını da söylüyoruz’ diyerek 6’lı masaya ‘bu tutumunuzu sürdürdüğünüz takdirde destek yok’ mesajı verdi.

Son olarak bir raporu hatırlatayım. Dünya Bankası, ‘Yoksulluk ve Paylaşılan Refah Raporu’nu açıkladı. Rapora göre, Covid-19 pandemisi 2020’de yaklaşık 70 milyon insanı aşırı yoksulluğa itmiş. En yoksul yüzde 40’ın kayıpları en zengin yüzde 20’nin kayıplarının iki katını buluyor. Şaşırdık mı? Hayır, kapitalist sistem böyle işliyor, bu düzende her zaman kaybeden yoksullar oluyor.

Sevgiyle kalın.

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir