Bayram değil, seyran değil. Şafiilik araştırması nereden çıktı .. Dicle Üniversitesi “İmam Şafii ve Şafiilik Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni” kurmuş. Bunu sayın Naci Sapan köşesine taşımış, oradan öğrendim..
Dillerin, dinlerin ve değişik kültürlerin merkezi konumunda olan ve Şafiiliğin yoğun olduğu Diyarbakır ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bunca sorun dururken Şafiliği araştırmak Dicle Üniversitesine mi düştü? Diyanet İşleri Başkanlığının işi ne? Mezhepçilik Peygamber Efendimizin döneminde var miydi? Yoktu. Peygamber efendimizden yüzyıllar sonra mezhepçilik ortaya çıktı mı? çıktı.. Günümüze kadar bu konuda çalışmalar yapılmadı da, bunu araştırmak Dicle üniversitesine mi havale edildi?
Bayram değil seyran değil, D.Ü. durup dururken neden Şafiiliği araştırmaya heveslendi. Bunun yerine bilimsel araştırmalarla ilgilense deha iyi olmaz mı?
Literatürlerde üniversitelerin varoluş nedenleri ve görevleri, “Eğitim-öğretim, temel bilimsel araştırmalar geliştirme ve topluma hizmet” şeklinde açıklanmaktadır. Söz konusu görevlerin yerine getirilmesinin de öğretim üyelerinin aracılığıyla gerçekleştirildiği açıklanmaktadır. Bu nedenle, öğretim üyesinin niteliği, üniversitelerin görevlerini layıkıyla yerine getirebilmeleri açısından hayati öneme sahiptir
Üniversiteler yerine getirdikleri işleve göre değerlendirildiğinde ise, “araştırma üniversiteleri” ve “kitlesel eğitim üniversiteleri” olarak iki gruba ayrılmaktadır. Buna bakarak Dicle Üniversitesi kendini nerede konumlandırmıştır? Soruyorum… Önceki satırlarda, Üniversitelerin işlevlerini başarıyla yerine getirebilmeleri, sahip oldukları insan kaynağının nitelikli oluşuyla yakından ilişkilidir, demiştim. Bu durum da dikkatleri üniversitelerin insan kaynağının önemli bir kısmını oluşturan öğretim üyelerinin kimliğine çevirmektedir. Özellikle son yıllarda üniversitelerde yapılan kadrolaşmalarda dikkatlerin liyakat ilkesine çevrildiği görülmektedir.
Tartışmaların odağında ki öğretim üyesi ilanlarında, ilgili kadronun gerektirdiği niteliklerin aranmasından ziyade kişilerin çalışma alanlarının belirleyici olması, öğretim üyesinin niteliği konusunda bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Başka bir ifadeyle işe uygun insan değil, insana uygun iş gibi bir uygulamanın öncelendiği söylenmektedir. Durum böyle olunca üniversitelerin anlamı nedir sorusu karşımıza çıkıyor. Üniversitelerin anlamını sorarsanız ,”yüksek okula girebilenler okur bitirir ve ellerine diplomalarını verir göndeririz” cevabıyla karşılaşırsınız. Ha bu arada çok parlak törenler de yapılır, kepler havaya atılır ve iş biter. Günümüzdeki birçok üniversite bu durumdadır.
Eskide bir şehirde üniversite açıldığında büyük değişiklik yaşanırdı. Bir aydınlanma olurdu. Ancak günümüzde bu değişim ve aydınlanma yok.. Üniversite açılan yerlerde ev kiraları artar, kahvehaneler dolar taşar.. Oysa üniversiteleri diğer okullardan farklı kılan kendi programlarını yapmalarıdır. Konularını, bölümlerini ayırır ve bulundukları yere göre eğitim yapar, yeni bilimsel yollar, yeni kapılar açar, bulunduğu yörede öncü rol üstlenir. Kısacası üniversiteler sadece öğrenci yetiştirmez, bilimsel araştırmalar, buluşlar, icatlar yaparak etrafa ışık saçar.
Mesela Diyarbakır bir tarım, hayvancılık, sanayi, kültür ve inanç kentidir. Dicle Üniversitesi bölgede tarım alanında yeni yöntemler geliştirerek örnek çalışmalar yapmalıdır. Bu konuda bir sorun varsa buna çözüm yolları bulmalıdır. Tarım ve hayvancılık bölgesinde en eski ve köklü üniversite olan Dicle Üniversitesi, Bölgedeki tarımda, hayvan besiciliğinde büyük sorunlar var, üretim yeterli derecede değil, hala bilinçsizce tarım ve hayvancılık yapılıyor. D.Ü deki Veteriner ve Ziraat Fakültesinde ses yok… Bu konularda ne yaptılar, ne yapıyorlar?
Diyarbakır aynı zamanda önemli bir kültür, tarih, inanç ve eğitim kentidir. D.Ü. bu konularda, bilime, sanata, siyasete katkıda bulunmalı, öneriler sunmalı ve gerekirse eleştirmelidir. Bölgede hukuk alanında da ciddi sorunlar yaşanmaktadır. D.Ü. bu konuyu da bilimsel yöntemlerle incelemeli ve çağdaş, uygun önerilerde bulunmalıdır. Bu konuda sorunlar varsa çözümünde katkı sunmalıdır. Üniversite bulunduğu ilin beynidir. Kentin ve ülkenin en önemli değerlerini alır, işler, değerlendirir kentin ve ülkenin hizmetine sunar.
Şimdi soruyorum; üniversitemiz bu işlevlerini yerine getiriyor mu? Üniversitedeki bilim insanları parlak cübbeleriyle, görkemli büroları, ofisleriyle caka satmak değil, bilimle caka satmalıdır.. İşte Dicle Üniversitesi, yaşayan insanların yaklaşık yüzde 90 ‘ı Şafii olan ve her internet sitelerinde mezhepçilikle bolca bilginin olduğu günümüzde, bölgede “Şafiilik Araştırma Birimi” kuracağına bölgedeki sorunlara bilimsel yönden çözümüyle uğraşsa daha iyi olmaz mı ?..Bırak mezhepsel araştırmaları Diyanet İşleri Başkanlığı yapsın.