UYUŞTURUCU VE FUHUŞ ÇETELERİ AĞLARINA NASIL DÜŞÜRÜYOR…

Haber bültenlerinde Konya Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan iki ayrı uyuşturucu operasyonunda 14 zanlının tutuklandığı, zanlılardan 4’nün daha öncede Adana Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğünde çalışan polis memuru olduğu ve en önemlisi de Adana Adliyesinde çalışan terör savcısının polisleri sevk ve idare ettiği iddia edildi.

Yine bir süre önce Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube ekipleri, fuhuş çetesine yönelik yaptığı ve ‘törpü’ adını verdiği operasyonda aralarında kamu personelinin de bulunduğu 5 kişi gözaltına alındı. Aslında bu haberlere hiç de yabancı değiliz. Bu ve buna benzer örneklerin sürekli arttığını görüyoruz.

Ülkemiz hemen hemen her türlü uyuşturucu sevkiyatının güzergahı üzerinde yer alıyor. Afganistan, Pakistan ve İran üçgeninden gelen eroin ve esrar gibi uyuşturucu maddelerin hem iç pazara, hem de dünya pazarına satıldığını artık sağır sultan bile biliyor. Yine Karayipler, Venezuela ve Kolombiya gibi ülkelerden getirilen başta kokain olmak üzere uyuşturucu maddeler, tüketildiği ülkelerde fuhuşu da tetikliyor. Bu arada son yıllarda artan kristal, bonzai, tiner gibi sentetik madde kullanımındaki artışı da unutmamak gerekir.

Uyuşturucu ve fuhuş, birbirini destekleyen iki unsur… Uyuşturucu batağına saplanan fuhuşla, fuhuş batağına saplanan ise, uyuşturucu ile tanışması kaçınılmaz oluyor. Her yıl uyuşturucu ve fuhuşta milyarlarca dolar kirli para dönüyor. Haliyle bu kadar kirli paranın döndüğü bir alanda irili-ufaklı çetenin türemesi ve bu çetelerin siyaset, bürokrasi ile iç içe geçmesi kaçınılmaz oluyor.

Bilindiği gibi uyuşturucu kullanım yaşı sürekli olarak düşüyor. Bu konuda çalışan bazı kurumlara göre bu 11 yaşına kadar inmiş  durumda. Çocuklarını uyuşturucu ve fuhuş girdabına kaptıran birçok aile, ya çok büyük paralar vererek çocuklarını bu bataktan kurtarıyor, ya da çocukları düştüğü bu batakta yok olup gittiğini içi kan ağlayarak izliyor, ya da yaşadığı memleketi terk ediyor.

Diyarbakır eski Baro Başkanı Avukat Mehmet Emin Aktar, uyuşturucu kullanımını sosyal medya hesabından şöyle özetlemişti: Geçtiğimiz gün Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemelerinden birinin duruşma listesine bakınca, o gün görülecek 18 dava dosyasının 14 ünün uyuşturucu suçlarına ilişkin olduğunu gördüm. Bu durum kullanım yaygınlığı konusunda da korkunç bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu gösterir.

Kendilerine İslami Sivil Toplum Kuruluşu diyen Diyarbakır’daki birçok kuruluş da, zaman zaman düzenledikleri basın açıklamalarıyla artan fuhuş olaylarını protesto ediyor, konuya dikkat çekiyor.

Maalesef hem uyuşturucu hem de fuhuş hızla tırmanıyor. Geçtiğimiz gün bulunduğu bir ortamda masada bulunan arkadaşlardan birine telefon geldi. Bir yakınlarının 13 yaşındaki H.M, adındaki kız çocuğu evden yine kaçmıştı. Evet, yine kaçmıştı diyorum çünkü daha sonra öğrendim ki, bu kız çocuğu aynı şeyi defalarca yapmış. Yürek burkan hikaye özetle şöyle:

Bu kız çocuğu önce kendisinden yaşça büyük biriyle tanışıyor. Sonra arabayla gezmeler-tozmalar, yemeler-içmeler ve evlenme vaatleri derken uyuşturucu ve sentetik madde kullanımına başlıyor, bağımlı olduktan sonra da bu kez ağına düştüğü çetenin torbacısı yani uyuşturucu satıcısı oluyor. Lüks semtlerde kadınlara uyuşturucu satıyor. Evlerine ve bulundukları mekanlara rahatlıkla girip çıkıyor. Sonrası ise sokaklarda park ve harabe evlerde yatıp kalkmalar, fuhuş batağının içine saplanmalar… Aile kızlarını gecenin geç saatinde bir dinlenme parkında uyurken buluyor. Baba, kızını kurtarma uğruna bir milyona yakın  parasından da oluyor. Şimdi ise memleketi terk etme hazırlığında.

Tabi bu olaya şahit olunca ve oradaki kişilerle bir-iki gün hareket edince daha vahim hikayeler dinliyorum. Güvenlik güçlerinden biri, ‘Bu da bir şey mi’ diyerek söze başlıyor ve devam ediyor:

Ne çeteler var. Çeteler semtine göre hareket ediyor. Örneğin lüks bir semtte önce iyi giyinip, iyi bir arabaya biniyorlar. Sonra insanların toplu olarak bulunduğu her alandaki mekanlara ya abone oluyorlar ya da günlük girip çıkıyorlar. Burada gözlem yapıyorlar. Gözlerine kestirdikleri evli ya da bekar kadınları takibe alıyorlar. Kim olduklarını, güçlü olup olmadıklarını, ekonomik durumlarını, nereye girip çıktıklarını saatlerine kadar belirledikten sonra diyalog kurup tanışıyorlar. Kibar ve zarif görünüp, sabırlı davranıyorlar. Çok zengin oldukları havası yaratıyorlar. Sonra çetenin diğer üyeleri harekete geçiyor. Ağlarına düşürdükleri kadını, uyuşturucu bağımlısı yaptıktan sonra elindekini avucundakini alıp hem uyuşturucu sattırıyorlar, hem de fuhuş yaptırıyorlar.

Bunların eli kolu çok uzun oluyor. Her yere girip çıkıyorlar. Hatta gözüne kestirdikleri kadınların hiç şüphelenmeyeceği arkadaşlarından para karşılığı bilgi sağlıyorlar. Öyleleri var ki, gözüne kestirdiklerinin akrabalarından dahi para karşılığı destek ve bilgi alıyorlar. Anlayacağınız çok dikkatli olmak lazım. Lükstür ve burada böyle şeyler olmaz denilen yerlerde inanın ki daha fazla vakalarla karşılaşıyoruz. Çünkü kadınlar burada rahat ve bir şey olmaz havasındalar.

Tablo bu. Durum çok vahim. Bana bir şey olmaz dememek lazım. Tedbiri elden bırakmamak gerekir. Uyuşturucu satıcıları okul önlerine kadar inmişti. Halen bunlar var. Ama hem uyuşturucu sattırarak, hem fuhuş yaptırarak, hem de mallarına çökerek daha fazla kirli para kazanacakları lüks semtlere çetelerin ilgisi artmış durumda. Yetkililerin sadece torbacılar, köşe bucakta uyuşturucu ve sentetik madde kullananları değil, tepedeki baronları alaşağı etmeli ki, kökleri kurusun. Yoksa uyuşturucu kullanımı da, fuhuşta sürekli artar.

Sevgiyle kalın.

 

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir