Sıddık ALGÜL
Mar Thoma Kilisesi, bu gün Mesudiye Medresesi’nin olduğu yapıdır ki yapı biçimi sonradan medreseye tahvil edilmiştir. Yapı incelendiği zaman kilisenin biçimi olduğu gibi görülür. Ulu Camii de yıkılmadan önce şehrin hükümdarlık merkezidir. Dakyanos’un sarayı olan yapı, Dakyanos’un saltanatı sonrası yıkılmış, tekrar inşa edilmiştir. 200 taş sütun üzerine kubbeli yapılan yapı, bugüne kadar gelmiştir.
Bu yapının tadilatına Romalılar izin vermemiş ise de yıkıldıktan sonra kalan taşlardan günümüzdeki yapı topluluğu Melikşah döneminde yaptırılmıştır. Nasır-ı Husrev’in Sefernâmesi’nde anlattığı ifadeler, ne yazık ki çoğu yazarlar tarafından bilinmediği için kilise ile saray arasındaki fark ayrıt edilmemiş, Ulu Camii için katedral denilmiştir.
Antik Dakyanos Kenti ile Ashab-ı Kehf arasındaki uzaklığın zindandan kaçış ve mağaraya varış arasındaki süreye uygun oluşu: Dakyanos Antik şehri, Lice’ye varılmadan Bingöl’e giden karayolunun sol tarafındadır. Yapılan araştırmada, yapı taşlarının 1950 sonrası değişik alanlarda kullanıldığı saptanmıştır. Halen kalıntıların görüldüğü kent hakkında bir arkeolojik kazı yapılmamıştır. Kısmen toprak altında bulunan kimi yapıların birinci katları sağlamdır. Kentte sarnıçlar, yapılar arasındaki geçişler, sokaklar görülmekte olup, bu alanın korunması gerekmektedir.
Oldukça stratejik konumda olan kentin, Dakyanos tarafından inşa edildiği bilinmektedir. Konuya ilişkin ilk araştırmalarda bulunan Araştırmacı Şevket Beysanoğlu’nun “Diyarbakır Tarihi” adlı eserinde o döneme ait yapı fotoğraflarına bakılabilir. Kanaatimiz odur ki Dakyanos, kendisine karşı çıkan o dönemin elit tabakasına ait olan varlıklı ailelerin çocuklarını yazlık olarak kullandığı Lice’deki şehirde mahpus tutmaktadır. Gençler, bu şehirden kaçarken yabancıdırlar, etraflarına. Önce büyük bir su kaynağı olan Serde’ye geçmişlerdir. Daha sonra mağaraya sığınmışlardır. Serde de zaman içinde kuruyan şelalenin varlığı bilinmektedir. Yaya olarak kaçmaları ve mağaraya varmaları arasında geçen zaman için Kehf Sûresi’ndeki ayet meallerine bakınız.
Bulundukları yerin tespiti ve mağarada aranmalarına rağmen bulunmayışları sebebiyle örülen duvar, zaman içinde yenilenerek günümüze ulaşmamış olsa bile Ashab-ı Kehf’in görünüp ortadan kaybolmaları ile yapılan Deyr-i Rakîym, günümüze kadar gelmiştir. Bulunduğu mahal Der-kâm olarak bilinmekte, bu isim köye ad olarak koyulmuştur. Sonradan köy adı, “Duruköy” olarak değiştirilmiştir.