ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN TÜM MADDELERİ UYGULANMALI

MEDYA21– Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1989 yılında kabul edilen ve Türkiye’nin 1995 yılında taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmenin kabul edildiği tarih olan 20 Kasım, her yıl Dünya Çocuk Günü olarak kutlanıyor. Ancak dünya genelinde çocukların yaşadıkları zorluklar bu günü bir kutlama olmaktan çıkarıyor.

Dünya Çocuk Günü nedeniyle açıklama yapan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Açık, bu önemli günün, okula gidemeyen, özellikle savaşın ve yoksulluğun hüküm sürdüğü coğrafyalarda küçük yaşlarda yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan çocuklara yönelik farkındalık ve savunuculuk yaratmaktan öteye gidemediğini söyledi. Prof. Dr. Açık,  “Tüm çocukların, Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan haklarını yaşamaları için kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütleri multidisipliner bir yaklaşımla ve mevcut sorunlar ortadan kaldırılıncaya dek emek vermelidir” dedi.

ÇOCUK İŞÇİ SAYISI 160 MİLYON

Prof. Dr. Açık, çocuk işçilere ve eğitimden mahrum kalan çocuklara dikkat çekerek,  Dünya genelinde çocuk işçi sayısında artış yaşandığının altını çizdi. Prof. Dr. Yasemin Açık, şöyle konuştu:

“Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF tarafından bu yıl yayımlanan bir rapora göre, çocuk işçilerin sayısı son dört yılda 8,4 milyon artarak 160 milyona yükseldi. Son 20 yıldır ilk defa çocuk işçi sayısı yükselişe geçti. Özellikle Covid-19 nedeniyle yaşanan ekonomik zorluklar ve okulların kısmi olarak kapanması daha fazla çocuğun okul çağında çalışmasına neden oldu. Ülkemizde de 2019 yılında TÜİK’in yayımladığı bir araştırmaya göre 720 bin çocuk bir ekonomik faaliyette çalışıyor. Çocuklarımızın yüzde 4,4’ü bir işte çalışmak durumunda kalıyor. Çocuk işçiliği eğitim hayatını da tehlikeye atıyor. TÜİK tarafından geçen yıl paylaşılan Milli Eğitim Bakanlığı örgün eğitim istatistiklerine göre orta öğretim, diğer bir deyişle lise çağında okullaşma oranı yüzde 85,2 seviyesinde. Bu oran dahi arzu ettiğimiz seviyenin gerisindeyken, liseyi tamamlama oranımız yüzde 70,3’te kalıyor. Yani liseye giden her 100 çocuğumuzdan 30’u eğitimlerini tamamlamadan okuldan ayrılıyor. Çocukların en temel haklarından biri olan eğitim hakkını sağlamamız için okullaşma ve okul tamamlama oranlarımızı yüzde 100’e ulaştırmamız gerekiyor.”

İSTİSMAR VE İHLALİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ

Erken yaşta ekonomik faaliyette bulunmaya başlayan çocukların maruz kaldıkları fiziksel ve duygusal istismara ve ihmallere de değinen Prof. Dr. Açık, şöyle devam etti: “Çocuklar, küçük yaşlarda çalışmak zorunda bırakılmaları yetmiyormuş gibi bir de çok düşük ücretlerle ve sigortasız olarak çalıştırılarak duygusal ve ekonomik istismara uğratılıyor. Bununla birlikte zaman zaman kamuoyuna da yansıdığı gibi yetişkinlere göre zayıf ve savunmasız olduklarından fiziksek istismara da maruz kalabiliyorlar. Çocuklarımızın gelecekte kendi ayakları üzerinde duran, bağımsız ve üretken bireyler olabilmeleri için ülkemizin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni tamamen uygulamalıyız. Bu kapsamda; güvenli bir ev ortamında yaşama,  eğitim, beslenme, sosyal yaşam, spor, eğlence, dinlenme gibi haklarını vermeli, onları ekonomik sömürüden, her türlü ihmal ve istismardan korumalıyız. Burada öncelikli sorumluluk ve rol anne babanındır. Ebeveynlerin ihmali durumunda ise sorumluluk devlete düşmektedir.”

KORONA RUH SAĞLIĞINI ETKİLEDİ

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede çocukların ruhsal esenliğinin de dikkate alındığını belirten Prof. Dr. Açık, Covid-19’un çocukların iyi olma hallerini etkilediğini vurguladı. UNICEF’in “2021 Yılında Dünya Çocuklarının Durumu” raporundan bahseden Açık, “Özellikle Covid-19 döneminde okullarından, arkadaşlarından ve oyundan uzak kalmak çocukları etkiledi. UNICEF’in en son verilerine göre, dünya genelinde 7 çocuktan en az 1’i karantinadan doğrudan etkilenirken 1,6 milyardan fazla çocuk eğitiminde kayıplar yaşadı. Rutinlerin, eğitimin, eğlencenin kesintiye uğraması ve aile geliri ve sağlıkla ilgili endişeler, pek çok gencin korkulu ve öfkeli hissetmesine ve gelecekleri için endişe duymalarına neden oluyor. Bu noktada raporda da belirtildiği gibi sevgi dolu bakım verenler, güvenli okul ortamları ve olumlu akran ilişkileri gibi koruyucu faktörler, ruhsal rahatsızlık riskini azaltmaya yardımcı olacaktır” açıklamasında bulundu. HABER MERKEZİ

 

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir