HAYATIN GALİBİYETİ

Hayatımızın zor geçtiği şu dönemlerde, çelişkilerin kapı açtığı bir zaman dilimi ile mücadele ediyoruz. Bu zaman dilimi, kimimizin hayat akışını yönlendiriyor, kimimiz yaşamdaki çizgilerimizi belirleyen prensipler çerçevesinde hayata tutunmaya çalışıyor, kimimiz ise yanlışlar yapıp yaşam mücadelesine yenik düşüyor ve hayatın zalim pençesine kapılıp, yanlışlarımızın farkında olmadığı bir hayat yaşıyoruz.

Zamanın getirdikleri ile mücadele edebilmek için, yaptıklarımızın farkında olmalı, kendimizi bilmeli ve algılama yeteneğimiz ile yaşama alanlarımızın geniş olması gerekir. Aksi taktirde, dar kapsamlı çalışma alanlarında, hayatımızı düzenlemek için, harcanan emek sonucunda ortaya çıkan netice eksik ve yetersiz kalır. Algı fukaralığı yaşayan kişilerin, okuduklarından, gezip gördüklerinden veya duyduklarını doğru değerlendirememekten dolayı, kişi hayat çizgilerinde oynama yapar. İstenilen doğru sonuca ulaşamaz, hayata dair ne varsa onunla ilgili kendine olan öz güvenini kaybeder. Çareyi farklı ve zararlı işlerde aramaya başlar.

Peki nedir hayatın galibiyeti. Hayatta çok para kazanıp zengin olmak mı? Ya da çok iyi olup dürüst ve şerefli olmak mı? Kendi adımıza bir düşünelim. Mesela siz olsaydınız ne yapardınız? Hayatta galibiyeti nasıl kazanırdınız, hayatınızı nasıl idame ettirirdiniz? Yani hayattan ne bekliyorsunuz? Sizin hayata karşı galibiyet duygunuzun ölçüsü nedir?

Aslında zor bir soru değil.

Hayata olan galibiyet, insanların kendi yaşamlarını rahat ve iyi yaşayabileceği yönünde, doğru yönetmesidir. Yani her şeyi zaman koşulları içinde, doğru bir şekilde eşitleyebilmesidir. Ne parasız kalmak gerekir. Ne de dürüst olmamak.

Hayatın idamesini, günün ve zamanın koşulları içinde ne gerektiriyorsa, o unsurları yerine getirmek ve yaşamını doğru biçimlendirmek gerekir. İşte o zaman hayatta mücadelenizi kazanmış olup yaşama gereklerini yerine getirmiş olursunuz ve hayatınızda rahat, huzurlu, ferah, mutlu ve ölçülü olursunuz.

Maneviyat ve maddiyatı birbirine karıştırmadan, yaşama devam edip taşları doğru yerlere oturtmalıdır insanoğlu. Kişi kendisinin insan olduğunu unutmamalıdır. Hayatını, kendisinin ve çocuklarının daha rahat yaşayabilmesi için, mücadeleler karşısında ve uygun koşullar çerçevesinde, kendisine ve yükümlü olduğu maneviyatları adına, doğru, güzel ve iyi bir şekilde eşitlemelidir ki, hayattan zarar görmesin. Terazinin bir kefesi ağır olursa diğer kefesi eksik olur. Unutmayalım ki onun da…. bir bedeli var..

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir