DİYARBAKIR İÇİN ALARM ZİLLERİ ÇALIYOR (1)

Kapımıza dayanan tehlikeyi aslında aylar öncesinden birkaç yazımda dile getirmiştim. Bu büyük tehlike hem Diyarbakır hem bölgemiz hem de tüm Türkiye için giderek daha da tehditkâr hale gelen KURAKLIK…

Gittim ve yerinde gördüm:

Diyarbakır’da yaşanmakta olan kuraklık, tarımsal kuraklığa dönüşmüş durumda. Bölge genelinde yağış azalması özellikle Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa ve Mardin’de etkili olduğunu açıklayan uzmanlar; Diyarbakır’ın güney ilçelerinde Mayıs ayında yeterli yağış olsa bile ürünlerin düzelme şansının yok denilecek denli az olduğunu söylüyorlar. Kuzey ilçelerinde ise, önemli bir rekolte kaybı yaşanacağını da belirten uzmanlar; yüzde seksen sulu şartlarda tarım yapan Şanlıurfa’nın dışında kalan diğer illerimizde yüzde 20 ila 90 arasında kuraklık zararı ile karşı karşıya kalacağımızı da ifade ediyorlar.

Hal böyle iken, sulama yapılan tarım arazisi ile yapılmayan arasındaki farkı gözlerimle görme imkânım oldu. Aynı toprak yapısında aynı cins buğdayın bir kısmının sulama ile nasıl yeşerdiğine, hiç sulanmayan sadece yağışların kaderine terk edilen ve suya hasret topraklarda bir türlü başak tutamayan birkaç başak verse bile tanesi olmayan boynu bükük buğdayların nasıl sararıp solduğuna tanık oldum.

SULANMAYAN BUĞDAYLAR HASAT EDİLMEYECEK

Çiftçimizin halini bir düşünün. Bütün emekleri boşa gidecek, maddi açıdan çok zor duruma düşecekler. Sulanamayan tarım arazilerinde ekilen buğdayların bir kısmı tamamen terk edilmiş durumda. Bu sene özellikle bölgemizde bir buğday kıtlığı yaşanacağı apaçık ortada. Sadece buğday değil elbet; mercimek ve arpada da aynı kıtlık görülecek. Her yıl 19-20 milyon ton buğday üretimi olan ülkemiz, yaklaşık 5 milyon ton da dışarıdan buğday ithal etmekteydi. Bu yıl yaşadığımız kuraklık, bu rakamların yaklaşık yüzde 30-40 bir düşüş yaşanmasına neden olmuş durumda. Bölgede düşüş ise yaklaşık yüzde 50-60 civarında.    Diyarbakır’da geçen seneki buğday üretimi 1 milyon 200 ton civarında iken, bu sene ne acıdır ki bu rakamlardan yüzde 60 daha az bir rekolte bekleniyor.

Şimdi bu durumda toprağını eken vatandaşlarımızı bir düşünün. Belki kendi arazisinde belki de kiraladığı arazide tohuma, gübreye, ilaca, mazota dünya kadar para ve tabi ki en önemlisi emeğini alın terini döktü. Hepsini gömdü toprağın altına bin bir umutla! Peki ya şimdi? Şimdi kendinizi o çiftçilerin yerine bir koyun, biraz empati yapın: Siz çiftçisiniz ve bu sene ekininizi hasat edemediniz. Perişan oldunuz, birkaç sene belki toparlanamayacaksınız. Örneğin, devlete verginizi ödeyemeyeceksiniz. Sadece sizden değil, sizin ürettiğiniz buğdaylar; una dönüştüğünde, ekmek olup soframıza geldiğinde ya da makarna, pasta olduğunda vb. alınan tüm vergiler alınamayacak. Devletimiz gelir kaybına uğrayacak. Ve başka ülkelerden ithalat yapmak zorunda kalacak.    (Devam edecek)

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir